Hedefimiz
Sergi
Pullarda Bilim
Bilim İnsanları
E-Metinler
Mesaj Panosu

 

 

 

 

 

     


Mesir Bayramı, Mesir Macunu ve Nevruz

(Ali Haydar Bayat'ın Manisa Mesir Bayramı ve Darüşşifası (Manisa Turizm Derneği Yayınları No.2, 1981) adlı eserinden özetlenmiştir).

Manisa'da her yıl 21 Mart gününü içine alan ve bir hafta süren şenliklere Mesir Bayramı denmektedir. Mesir'in sözlük anlamı seyir edilecek, gezilecek yer, gezinti yeridir. Esasta Mesir Bayramı, bir bakıma gezme, eğlence haftasıdır. Yakup Kadri'nin anlatışına göre, eskiden Mesir Günü olan 21 Mart'ta bütün Manisalılar en güzel elbiselerini giyerler ve Mesir dolayısıyla açılan panayırları gezerler, kırlara piknik yapmaya giderlerdi.  Fakat kıymetli tıp tarihçimiz Feridun Nafiz Uzluk, Mesir Bayramı'na değişik bir açıdan bakınca, ortaya mesir kelimesinin, gezmek, eğlenmekle alakalı olmayan bir mana çıkmıştır. Uzluk'a göre mesir, Pontus Kralı Mithridates'in (MÖ 132-63) isminin günümüze gelen şeklidir. Mithridates, içinde 54 maddenin bulunduğu bir panzehir tertip etmiş, bu çok meşhur olmuş ve buna Mithridaticum denmiştir. Dama sonra mithridaticum kelimesi kısaltılmış ve (Mithir) olmuştur. Rumca'da (th) s gibi okunduğundan (Misir) şeklini almıştır. Zamanla Misir kelimesi Osmanlıca mesir kelimesiyle aynı okunuşu alınca, manâ olarak da mesire yani eğlence ve şenliğe dönüşmüştür. . Mesir macununun icadı hakkında halk arasında çeşitli kanaatler vardır: Macunun Merkez Efendi'nin Hafsa Sultan'ı iyileştirmek için hazırladığı, Manisa'daki Hafsa Sultan Darüşşifası'da yatan hastalara ilaç olarak yaptığı, dağdaki Manisa şehrinin halkını ovaya ovaya yerleşmeye teşvik için Nevruz günü Sultan Cami kubbesinden saçıldığı.

Manisa halk inançlarına ve son zamanlarda yazılan makale ve kitapların hemen çoğunda Merkez Efendi'nin mesir macununun mucidi olduğu ve aynı zamanda devrinin büyük hekimi ve Manisa Darüşşifası'nın ilk hekimi olduğu ileri sürülmüş ise de, bunu ispat edecek belge ve delil yoktur. Zaviyede iken kazandığı şöhret sebebiyle, halkın sonradan kendisine böyle bir kabiliyeti yakıştırmıştır.

Aydınlar zümresinde gittikçe revaç bulan bir tez de, Mesir Bayramı'nın eski Anadolu ve Sümer inançlarının değişik biçimde devamı olduğudur. Bir başka görüşe göre, Mesir Bayramı bize Venedik'ten gelmiştir. tıp Tarihçisi E.Littré'nin yazdığına göre, XVI. asırda Venedik'te her bahar törenlerle mithridaticum (Mithridates'in panzehiri) hazırlanır ve Avrupa'nın değişik şehirlerine gönderilirdi. Venedik'teki bu panzehir hazırlama ve şenlik geleneği bir Akdeniz şehri olan İzmir'e ve çevresine gelmiş ve daha sonra yalnız Manisa'da, muhtemelen Darüşşifa'nın yapılmasıyla (macun burada yapılırdı) yaşaya gelmiştir. Mithridaticum'un değişik bir şekli olan Tiryak'ın bize Venedik'ten geldiği atasözlerimizden olan "Venedik'ten tiryak gelinceye kadar Hint'te adamı yılan öldürür" sözü bu tezi destekler mahiyettedir.

Mesir Bayramı'nın en önemli günü, Mesir Macunu'nun saçıldığı 21 Mart Nevruz günüdür. Nevruz, ilkbaharın başlangıç günü olduğu gibi, Eski Orta Asya ve Yakın Doğu kavimlerinin müştereken yılbaşı saydıkları gündür. Bu takvimin kullanıldığı yerlerde Nevruz günü büyük şenlikler yapılırdı. Osmanlılarda da bu gelenek devam etmiştir.

Eski devir hekimliğinin düşüncesine göre, insanlar kışın kuru gıda aldıklarından, kanları koyulaşır, pislenir, iç organları çalışma düzenini kaybeder. Bu sebeple vücudun bozulan sıvı dengesini ayarlamak zarureti ortaya çıkar. İlkbaharda yeşil taze bol gıda ortaya çıkınca, o devrin insanları kan aldırmak, lavmanla bağırsakları boşaltmak, diüretiklerle bol idrar yaptırmak suretiyle vücudun dengesini kendilerine göre ayarlarlardı. Bu işe gece ve gündüzün eşit olduğu Nevruz gününde başlamak lazımdı. Bu usul Hipokrat'tan beri gelen ve hekimlerce asırlar boyu kabul edieln dört unsur teorisinin bir neticesiydi.

41 bitkisel drogdan meydana gelen mesir macununun içerdiği maddelerin farmakolojik özellikleri göz önüne alındığında, macunun iştah açıcı, gaz giderici, bağırsak peristaltizmini arttırıcı, idrar söktürücü, uyarıcı ve afrodizyak etkileri taşıdığı söylenebilir. Macun, Darüşşifa başhekiminin nezaretinde yapılırdı. Manisa'daki Sultaniye külliyesi 21 Mart'tan önceki bir gün, macunun terkibine giren 41 çeşit baharatı satın alır, darüşşifaya getirir, burada eczacılar tarafından uygun miktarda karıştırılır ve dibeklerde döğülürdü. Döğülen karışım, Sultaniye külliyesi imaretine yollanır, oradaki büyük kazanlarda kaynatıldıktan sonra macun haline gelen malzeme tekrar darüşşifaya getirilir ve bir odaya konurdu. Bundan sonra macunun dağıtımını yapabilecek şekle getirmek için gönüllü Manisalılar çağrılır. Bu çalışmanın karşılığında arzu ettikleri kadar macun yemelerine izin verilir, israfa engel olmak için odaya içmeleri için su konmazmış. Macun önceleri yalnızca hastalar için hazırlanmaktaydı. On yedinci yüzyılda ihtiyaç fazlası macun satılmaktaydı. Sonraları satış işi bir takım şikâyetlere yol açtığı için kâğıtlara sarılarak cami ve imaret kubbelerinden halka dağıtılmıştır. Ayrıca macun, hokkalar içinde bütün vilayetlerin ileri gelenlerine yollanırdı. Şekerciler de mesir macunu yaparlardı. Camiden dağıtılan macunu alan bir kısım halk, bunları çarşıda "ballı bahar, ballı bahar, yılan çıyan sokmaz" diye satarlardı. Mesir Macunu yapımı ve Cami'den halka dağıtımı günümüzde de Manisa'da devam etmektedir.

 

 

http://www.bilimtarihi.org
Son güncelleme: 01.11.2016

© 2016